Zihin Aynamız: Beden Dili

Zihin Aynamız: Beden Dili

Bu konuya kendimce kısa bir iletişim tanımı yaparak başlamak istiyorum. İletişim; karşılıklı aktarımdır ve anlama sanatıdır. Farklı yollarla bir şeyleri aktarmak, eğer aktarım verimli olursa da birbirini anlamaktır. Sadece insan-insan arasında değil tüm canlılar arasında olan temel bir olgudur. İnsanlarda iletişimin %7’sini kelimeler, %33’ünü ses tonu oluştururken %60’ını beden dili oluşturur, burada “ne dediğiniz değil nasıl dediğiniz önemli” sözünü de doğrulamış oluyoruz. Sözel olmayan davranışları etkili bir şekilde okuyup yorumlayabilen ve karşılarındaki kişilerin bu davranışları (yani kendi davranışlarını) nasıl algıladığını yönetebilen insanların, bu beceriden yoksun olanlara kıyasla daha başarılı bir yaşam süreceği araştırmacılar tarafından ortaya konmuştur. (Goleman, 1995,13-92).

Joe Navarro -Beden Dili kitabı görselleri

Beden Dili Tam Olarak Nedir?

Beden dili; düşünce ,niyet ,ruh halinin bedene yansımasıdır . Karşınızda oturan bir insanın ne düşündüğünü, bir konu hakkındaki fikrini-yaklaşımını, o anki ruh halini, sevdiği-sevmediği ya da etkilendiği şeyleri yani zaaflarını görebilirsiniz ki bu listeyi uzatabilirsiniz bu da sizin kendinizi ne derece ilerlettiğinize bağlı. Kısaca beden dili insanları okuma sanatıdır. Buna limbik sistemimiz sebep olmaktadır. Limbik sistemi anlamak ve bilmek beden dili açısından önemlidir. Limbik sistem genel olarak öğrenme ve hatırlama merkezidir. Limbik beyin; bir şeyi öğrendikten sonra kendine kısa yol oluşturup otomatik bir şekilde yapmaya devam eder. Günlük alışkanlıklarımız ve hayat karşısında verdiğimiz tüm reflekssel ve anında tepkiler limbik beynin kontrolündedir. Don-savaş-kaç mekanizmamız limbik sistemimiz sayesindedir.  Bir uyarıda limbik sistemimiz ani tepkiler verir ve bu tepkiler bedenimize yansır. Düşünülmeden verilen bu tepkiler bizim asıl duygu, düşünce ve niyetimizi belli eder. Bu yüzden limbik sistemimiz ve bedene yansıyan mesajları dürüsttür. Bu dürüst sistemin en dürüst organı ise ayaktır. Limbik sistemimiz sinir sistemimize bağlı olduğu için engellenmesi ve kontrol edilmesi çok zordur.

Limbik sistem, geniş ve detaylı bir konu olduğu için özenle anlatılması gerektiğini düşünüyorum, bu kısımda çok küçük ve genel bir şekilde beden dili ile bağlantısını anlattım ama serinin devamında sadece bu sisteme ait bir başlık ile detaylı anlatım yapmayı planlıyorum.

Beden Dili Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Beden dili tarihini net bir şekilde belirlemek mümkün değildir. Çünkü insanlar sözlü iletişimi etkili kullanmadan önce de beden dili ile iletişim kurdukları düşünülmektedir. Yani hep bizimle beraber olan bu dilin net bir şekilde ortaya çıkmak gibi bir tarihi yoktur. Yetenek ve doğal bir sezgi de barındıran bu dili fark edip kullanan kişiler de vardır tarihte. (Serinin devamında bunlar hakkında örnekler vermeye çalışacağım.) Sözsüz iletişimin tarihine bakacak olursak beden dilinin fark edilip yaygınlaşması 20.yüzyılda olduğu söylenmektedir. Bu alandaki ilk ciddi çalışma İngiliz filozof, bilim insanı, hukukçu, devlet adamı ve yazar olan  Francis Bacon tarafından hazırlanmıştır ve 1605 yılında yayınlanmıştır. Francis Bacon jest ve mimiklerin insanların iç dünyalarının dışa yansıması olduğunu belirtip, “Dil kulaklara seslenirken, beden dili göze hitap eder.” özlü sözü ile bu durumu özetlemiştir. Ayrıca sözsüz iletişimden bahsederken de bu alanda çokça okuduğum ve bu alanın en iyilerinden olan Amerikalı yazar, konuşmacı, eski FBI ajanı ve denetçisi olan Joe Navarro’yu da tanıtmak isterim .Bu alanda çeşitli makale ve çokça kitaba sahip olup bu alanda birçok üniversite de ders vermiştir. FBI ajanı olarak beden dilini her zaman kullandığını bu şekilde birçok olayı rahatlıkla çözebildiğini kitaplarındaki örnekleri ile görebilirsiniz.

Aslında insanları anlamak istediğimiz zaman görebileceğimiz çok şey var. Beden dilinin en güzel yanı size görmeyi öğretmesi. Bir kelimenin arkasındaki duyguyu, bir bakışın anlamını, bir omuz hareketindeki niyeti, bir gülüşteki küçümsemeyi, bir mutluluğun arkasındaki gizli acıyı, bir duruşun düşüncesini, bir ses tınısındaki yalanı görmeyi, belki de bir öfkenin arkasındaki asıl yaşanmışlığı dolaylı ya da doğrudan görmeyi öğretir. Bu kadar çok şeyi gördükten sonra hayatınızın değişmemesi, bakış açınızın genişlememesi mümkün mü? Kendi gözlemlerimden yola çıkarak bu soruya ‘kesinlikle hayır’ cevabını verebilirim. Kendimizi ve başkalarını anlayıp kendimiz ve çevremiz ile sağlıklı iletişim kurmamız mümkün. Bir sonraki seride neden bu mümkünlüğün bu kadar önemli olduğunu anlatacağım. Serinin devamında görüşmek dileğiyle 🙂

yazı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir