Yeni Bir Mücadele Alanı: Dijital Aktivizm

Yeni Bir Mücadele Alanı: Dijital Aktivizm

Dijitalleşmeyle beraber gelen süreç basitçe hızlı enformasyona maruz kalmaktan çok daha fazla etkileri olan bir durumu ifade etmekte; öyle ki artık içerisinde yaşadığımız toplumun dinamikleri hashtag’lerin hakim olduğu bir noktadan belirlenmekte ve itici bir güç oluşturmaktadır. Castells’ın kavramıyla bir ağ toplumunda yaşıyoruz ve bu ağın içerisinde her birimiz birer özne olarak teknolojik gelişmelerin ve ilerlemenin açtığı alandan sesimizi çok daha uzaklara duyurabiliyoruz. Özellikle sosyal medya aracılığıyla bireylerin fikirlerini özgürce paylaşabilmesi, kolaylıkla deneyimlerini aktarabilmesi ve benzer düşünce ya da deneyimlere sahip diğerleriyle bir araya gelebilmesi önemli bir kamusal alan oluşturmaktadır. Dolayısıyla her türlü formattaki enformasyona mekân ve zamandan bağımsız olarak ulaşma imkanına sahip olan bireyin iletişim süreci küresel bir boyut kazanmıştır.

İnsanların ve grupların hak mücadeleleri de bu gelişmelerden etkilenmiş ve sosyal medya aracılığıyla mücadelelerini yürütmelerine olanak sağlanmıştır. Feminizm ve kadın hareketi de tarihsel süreçte dönem koşullarının da getirdiği ortam içerisinde mücadelelerini yürütmüştür. Örneğin teknolojinin gündelik hayattaki kullanımının ve etkisinin artmasıyla beraber 20. yüzyılda başlayarak ve 21. yüzyılda yoğunlaşarak mücadelesini dijital araçlar üzerinden yürütmeye başlamıştır.

Bu dönem, yeni medyanın ve toplumsal hareketlerin birbirine eklemlenmesiyle; dijital platformlar üzerinden hak mücadelesi adına yürütülen her türlü eylemliliği kapsayan dijital aktivizmi beraberinde getirmiştir. Feminizm açısından dijital aktivizmin özellikle küresel boyutu olması nedeniyle önemli bir mücadele biçimidir. Çünkü farklı düzeylerde de olsa tüm dünyada az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere kadar kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle, toplum içerisinde aile kurumundan başlayarak sistematik olarak yer edinmiş dışlanmışlıklarla, eril bakış açısıyla ve her türlü şiddetle mücadele halinde. Dolayısıyla ortak sahip olunan feminist bilinç ile; sosyal medya aracılığıyla aktarılan bir deneyim ya da verilen bir tepki çok daha geniş kitlelerde yankı uyandırabilmekte. Bu durum; kadınlar ve diğer bireyler arasında bağlar kurabilmek, mücadeleyi genişletmek, meydanlardaki örgütlenmeleri kolaylaştırmak ve değişim için gerekli kamuoyu ortamını oluşturmak gibi önemli süreçleri beraberinde getirmektedir. “Hashtag feminizmi” de denilen bu mücadele pratiğinin hem yerel hem de küresel boyuttaki etkilerini ses getiren hashtag’lerin izini sürerek bulabiliriz.

#MeToo
2017 yılında Twitter’da ABD’li aktris Alyssa Milano’nun anlattığı bir taciz olayının ardından açılan ve dünyanın birçok yerinden tacize uğrayan kişilerin, kendi hikayelerini anlatarak bir dayanışma ve ortak bir feminist güçlenme ortamı yarattığı #MeToo hashtag’i önemli bir eylemlilik yaratmıştır. Öyle ki hızla viral olmuş olan bu hashtag sayesinde birçok cinsel saldırı ve şiddet ifşası gerçekleşmiş ve failler hakkında hukuki süreçler yürütülmüştür. Bu hashtag ile başlayan hareket, kadınları ve şiddetten kurtulanları güçlendiren, onlara cesaret veren yanıyla dijital aktivizmin önemini gösteren, toplumsal değişime yönelik önemli bir konumda yer almıştır.

#LasTesis
2019’un sonlarında, Şilili feministlerin artan kadın cinayetlerine ve cinsel şiddete ilişkin tepkilerini ortaya koydukları ve farkındalık yaratmak amacıyla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Haftasında başlattıkları hareket tüm dünyada büyük etki yarattı. Kendi dans figürleri ve besteleri ile gerçekleştirilen bu eylemde çekilen videoların ve fotoğrafların viral olması ile tüm dünyada #LasTesis hashtag’i ile ses getirmiştir. Öyle ki Şilili feministlerin bestesi, farklı ülkelerin anadiline çevrilmiş ve farklı ülkelerdeki birçok kadın kendi ülkelerinde dans ederek eylemliliklerini gerçekleştirmiştir.

#ŞuleÇetİçinAdalet
Türkiye’de sosyal medya aktivizminin önemli bir örneği olan #ŞuleÇetİçinAdalet hareketi, sosyal medyanın ve dijital aktivizmin etkisini göstermesi açısından örnek teşkil etmektedir. 28 Mayıs 2018’de Çağatay Aksu tarafından öldürülen Şule Çet’in davası, kadınlar tarafından kamusallaştırılan bir davaya dönüştü. Her duruşma öncesinde kadın dernekleri ve sivil toplum örgütleri sürekli ertelenen, asılsız iddialar ve cinsiyetçi yargılama süreçleriyle geçen davaları takip etmiş ve sosyal medya üzerinden kamuoyu oluşturmuştur. Ve özellikle sosyal medya aracılığıyla örgütlenen kadınların davayı takipteki güçlü duruşları sayesinde tam bir buçuk yıl sonra; Çağatay Aksu, müebbet hapis ve tecavüz suçundan 12 yıl 6 ay ceza almış, Berk Akand da delil üzerinde oynama suçundan 18 yıl 9 ay hapis cezası almıştır. Bu dava sürecinin ardındaki güçlü bir sosyal medya aktivizminin olduğu görülmektedir. Dolayısıyla kadınlar hak mücadelelerinde dijital araçlar üzerinden önemli bir dayanışma göstermekte ve adaletin olması gerektiği gibi tesis edilmesini sağlamakta önemli rol üstlenmektedirler.

Sonuç olarak; değişen dünya koşulları ve ona bağlı olarak ilerleyen teknolojik gelişmelerle yaratılan imkanlar sayesinde; örgütlenmeler, kitlesel eylemler artık daha kolay ve hızlı şekilde yapılabilmekte. Dayanışma ve umuda en çok ihtiyacı olan kadın hareketi gibi önemli hareketlerin hak mücadelelerini yürütürken dijitalleşmenin açtığı alandan ilerlemesinin; dayanışmanın ve umudun sağlanması, korunması ve sürdürülmesi için oldukça önemli olduğunu görmekteyiz. Çünkü biliyoruz ki asla yalnız yürümeyeceğiz!


Kaynak:
Çatlak Zemin
Taşdemir Afşar, S., Özateş Gelmez, Ö. S. (Ed.), (2020). Toplumsal Cinsiyet Aktivizmi: Kuramdan Uygulamaya. Ankara: Gazi Kitabevi.

yazı

Merhaba! Ben İlknur Kökçü. Sosyoloji ve toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine çalışıyorum. Akademik ilgi alanlarımı göç sosyolojisi ve dezavantajlı gruplar oluşturmakta. Bu doğrultuda da kendimi geliştiriyor, çeşitli kuruluşlarda gönüllülük yapıyorum; aynı zamanda münazara ile ilgileniyor, tiyatroya gitmeyi seviyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir