Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bağlamında Kadın İstihdamı

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bağlamında Kadın İstihdamı

Merhabalar! 🙂 Bu yazımda kadın istihdamını, emeğini ve ücret eşitsizliğini toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında inceledim.

Kadının toplum yaşantısındaki ait olduğu yerin ev olduğu görüşü dünden bugüne ortaya çıkan bir görüş değildir. Tarihi bir süreç içerisinde oluşmuştur. Bu görüş nedeniyle kadınlar, bireysel kazanç elde etmeye yönelik gelir getiren bir işte çalışmak gibi ekonomik faaliyetlerin dışında, ‘doğası’ gereği ev odaklı işleri yapmak zorunda bırakılmıştır. Ancak sosyal, ekonomik ve siyasal alandaki değişimlerden sonra kadınlar eş olmanın, anne olmanın ötesinde toplumsal ve ekonomik kalkınmada etkin bi şekilde rol alınca yoksulluk, işsizlik vb. sorunların çözülmesinde önemli rolü olduğu görülmüştür.

Kadınlar değişen dünya koşullarıyla birlikte iş yaşamına adım atmıştır ancak yine de günümüzde iş yaşamına girmekte bazı sorunlarla karşılaşmaktadırlar. “Türkiye’de işe alımda cinsiyete dayalı ayrımcılıkla çok yaygın olarak karşılaşılmaktadır. Hatta Uçan Süpürge’nin CEDAW’a verdiği 4. ve 5. Gölge Rapor’da Türkiye  pratiklerinde özellikle erkek egemen sektörlerde (mühendislik, inşaat, madencilik vb.) cinsiyete dayalı ayrımın çok yaygın olduğunu ve bankacılık gibi kadın yoğun sektörlerde bile işe alımdan önce kadınların evlilik ve çocuk sahibi olma niyetleri hakkında sorgulandıklarını göstermektedir. ” (Saniye Dedeoğlu, 2007). Diğer yandan iş yaşamına girmiş kadınların da yaşadığı sorunlar vardır. Erkek rakipleri ile yarıştırılmaları, emeklilik hakkı elde etme zorluğu, annelik, çocuk ve yaşlılık bakımı ve ev hanımlığı rolleriyle beraber tüm bunları aksatmamaya çalışırlar. Toplum tarafından onlara dayatılan bu sorumlulukları üstlenerek aslında “özgürleşmelerinin bedelini” ağır bir şekilde ödemek zorunda bırakılırlar.

Türkiye’de istihdamda cinsiyet eşitliğinin nasıl olduğuna baktığımızda ise kadınlar ve erkekler arasında ciddi farklılıkların var olduğunu görürüz. “2011 yılı itibariyle Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı %28,8’dir. Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında bu oranın son derece düşük olduğu görülmektedir.” (TÜİK, 2011). “2010 yılında Türkiye, Küresel Toplumsal Cinsiyet Raporu’nun ‘Ekonomik Katılım ve Fırsatlar’ alanında 134 ülke içinde 131. sırada yer alarak sondan 4. olmuştur. Kadınlar ve erkeklerin ekonomik katılım ve eşit fırsatlar yönünden birbirine son derece uzak konumlarda olduklarını ve bu yönden de dünya da oldukça geri bir noktda olduğu bu sıralamadan anlaşılmaktadır.” (İğde, 2011: 151). “2016 yılında Türkiye nüfusunun %49,8’ini kadınlar oluşturmakta ve bu nüfusun yalnızca %32,9’u iş gücüne katılmakta %28’i istihdam edilmektedir. Erkek nüfusunun toplam nüfus içerisindeki oranı 2016 yılında %50,2 olmakta ve bu nüfusun %73’ü çalışabilir nüfusken %72’si iş gücüne katılmakta %65,1’i istihdam edilmektedir.” (Maliye Bakanlığı, 2013: 55). İstihdam konusunda cinsler arasındaki eşitsizlik, kadın istihdamında belirgin bir politikanın olmadığını ve mevcut istihdam politikalarında yetersizliğini kanıtlar niteliktedir.

Kadın istihdmıyla ilgili sadece iş hayatına dair düzenlemelerin yapılmasının yanı sıra sosyal organizasyonlarında iş hayatıyla uyum içerisinde olması gerekir. Mesela ebeveyn izninin yasallaşması, doğum sonrası izinlerin düzenlenmesi, kadın girişimcilğin teşvik edilmesi ve desteklenmesi, mesleki becerilerin kazandırılmasına yönelik kursların ülke genelinde açılması ve yaygınlaştırılması gibi düzenlemeler hayata geçirilebilir.

Eşit işe eşit ücret prensibi, cinsiyet gözetmeksizin aynı işi yapan kişilere eşit ücret ödenmesi olarak tanımlanabilir. Sosyal adaletin sağlanması için bu prensibin karar alıcılar tarafından kesinlikle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca ücret eşitsizliğinin kanunlara aykırı olduğu bir gerçektir. ILO’nun 2018-2019 Küresel Ücret Raporuna verilerine göre; küresel düzeyde kadınlar erkeklerden ortalama %20 daha az kazanmaktadırlar. Ayrıca yapılan araştırmalar kadınların erkeklerle eşit ücrete sahip olabilmesi için 257 yılın geçmesi gerektiğini ifade etmektedir.(Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Eşitliği 2020 Raporu)

“Kadınlara erkeklerden daha az ödediğimizde, kadınlara çalışmalarının o kadar da değerli olmadığını söylüyoruz. Hepimiz eşit derecede değerliyiz ve eşit ücret almalıyız.” 

Maria Shriver

Dünya genelinde kadınların eğitim düzeylerinin ve isithdama katılımlarının artmasına rağmen cinsiyete dayalı ücret eşitsizliğinin hala devam ediyor olması bu sorunun ne kadar etkili olduğunu ve mevut eşitsizliğe karşı çok yönlü bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Türkiye’deki kadın emeğine baktığımızda, kadınların emekelrinin ucuz ve güvencesiz işlerde kullanılması söz konusudur. Ayrıca kadınların ev içindeki temizlik, bakım yemek vb. işler için harcadığı tam zamanlı ‘görünmez emek’ dediğimiz karşılıksız ve yok sayılan bir emeği vardır. Araştırmalara baktığımızda Türkiye genelinde görünmez emek kadınlarda %54,4 erkeklerde ise %9,8’dir. Ayrıca Türkiye’deki toplam emeğin %55’i kadın emeği %45’i erkek emeğidir. Toplam emeğin %47’sini kadınların ücretsiz emeği oluştururken yalnızca %11’lik kısmını ücretsiz erkek emeği oluşturuyor. (UN Development Programme, Human Development Report 2015)

Untulmamalıdır ki istihdamda cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik kapsamlı politikaların geliştirilmesi, iş yerlerinde eşit hakların ve eşit ücretin olması, eşit terfi ve kariyer planlamasının yapılması toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamakta önemli bir adımdır.

yazı

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde Sosyal Hizmet 3. sınıf öğrencisiyim. Toplumsal cinsiyet eşitliği, göç, insan hakları, mülteci hakları ve çocuk hakları konuları ile ilgileniyorum ve bu konular üzerine eğitimlere, çalışmalara katılıyorum. Göç alanında aktif gönüllülük yapıyorum. Kitap okumayı ve yeni yerler keşfetmeyi, denize gitmeyi çok seviyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir