Ezgi Sarı | Araştırmacı, Uzman Biyolog

Ezgi Sarı | Araştırmacı, Uzman Biyolog

Görünürlük Çalışmalarımızda Araştırmacı, Uzman Biyolog Ezgi Sarı bizlerle!

Ezgi’yi  InstagramLinkedIn ve Twitter üzerinden takip edebilirsiniz.


Kendinizi tanıtabilir misiniz?

2016 yılında İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümünden mezun oldum ve yine 2019 yılında  İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü, Moleküler Biyoloji Anabilim dalı tezli yüksek lisans programını tamamladım. 

Yüksek lisansımı sigara dumanının akciğer hastalıklarını nasıl tetiklediği ve hücre içi D vitamini sinyal yolunun akciğer hasarı sonrası yenilenme sürecinde aktive olan sinyal yolları üzerindeki etkisi üzerine yaptım. Yüksek lisansım esnasında Stanford Üniversitesi’nde akciğer kök hücreleri ve epitel hücrelerinin akciğer sertleşmesi hastalığındaki karakterizasyonu üzerine bir çalışmaya katıldım. 

Şu anda Northwell Health, The Feinstein Institutes for Medical Research adlı araştırma enstitüsünde araştırma görevlisi olarak akut organ hasarında RNA-bağlanma proteinlerinin durumunu ve immün yanıta etkisi üzerine çalışmalarımı sürdürmekteyim. Hobilerim arasında felsefe, seyahat etmek, yeni dünya mutfaklarını denemek, mutfak sanatları, İtalyanca öğrenmek, kitaplar ve müzik bulunmakta. 

Aynı zamanda  ikinci üniversitemi hobilerinden biri olan Felsefe üzerine açık öğretimden okumaktayım.

Çalışma alanınızdan bahsedebilir misiniz? Bu alanı neden seçtiniz?

Şu anda bir sağlık kuruluşunun moleküler tıp araştırma enstitüsünde inflamasyon ve immünoloji laboratuvarında araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Görev tanımım içerisinde proje vermek, laboratuvarda yürütülen deneylerden sorumlu olmak, yardım isteyen doktora ve doktora sonrası araştırmacılarının projelerine destek olmak ve laboratuvar düzeninden sorumlu olmak var. 

Bundan önce bir RNA bağlanma molekülünün akciğer sertleşmesi hastalığında etkili olan sinyal yollarındaki hangi moleküller ve proteinlerle etkileşime girerek bu hastalığı arttırdığını üzerine çalışmalar yaptım. Şu anda da Alzheimer hastalığında yine aynı RNA bağlanma proteinin inflamatuar etkisi üzerine bir projede çalışıyorum.

Laboratuvarda hücre kültürleri, hayvan deneyleri ve hasta örnekleriyle çalışmalar yapıyoruz. Bir A molekülün bir hastalık esnasında artarak hastalığın ilerlemesini hızlandırdığını düşünüyor olalım. Bu A molekülünü hücrelere verip ardından hücrelerde oluşan hasarı çeşitli yöntemlerle gözlemleyerek gerçekten bu A molekülünün bir hasara sebep olup olmadığını, oluyorsa ne tür bir hasara sebep olduğunu araştırıyoruz. Bu hasarı ortadan kaldırdığımızda ya da A molekülünün etkisini göstermesini engelleyecek tedavi edici bir inhibitör kullandığımızda neler olabileceğini gözlemliyoruz. Böylece hasar durumunu ve tedavi durumunu karşılaştırarak olası tedaviye yönelik sinyal yollarını da keşfediyoruz. 

Ne yazık ki sadece hücre deneyleri yeterli olmuyor. Sabit bir ortamda tek bir hücre hattında bulduklarımız, toplu bir canlı sisteminde işlemeyebiliyor. Bu yüzden hücre deneyleri haricinde benzer deneyleri hayvanlarda da uyguluyoruz. Ek olarak bu sistemin insan vücudundaki etkilerini de incelemek ve deney sonuçlarımızı daha güvenli hale getirebilmek için bu hastalığa sahip insanlardan alınan organ dokularında da çeşitli analizler yapıyoruz. Bunun sonucunda bulduklarımızı yazıya döküyor ve hakemler tarafından değerlendirilen uluslararası yayın yapan dergilerde bilim camiası ile paylaşıyoruz.

İlkokulda ve lisede fen ve biyoloji derslerinden çok keyif alırdım o yüzden biyoloji okumaya karar verdim. Lisanstayken de sevdiğim akademisyenlerin çalışmalarını izlemek, onları bilimle uğraşırken gözlemlemek çok hoşuma gitmişti. Araştırmacı olmak ve bilim yapmak istediğimi fark ettim. Bir sonraki hedefimde ise, kendimi hazır hissettiğim ve çalışma alanımda bana destek olabileceğini düşündüğüm bir eğitmen bulduğum zaman doktoraya başlamak ve akademik olarak kendimi biraz daha geliştirebilmek istiyorum.

Bu alanda kendini geliştirmek isteyen kişilere önerileriniz nedir? Nereden, nasıl başlamalılar?

Türkiye’de ve yurt dışında rekabet çok fazla olduğu için kendinizi ve bilimsel ağınızı geliştirmeniz gerekiyor. Başvurularınızda yaptığınız stajlar, yayınlar, çalışmalar, dil sınavı sonuçlarınız ve referanslarınız değerlendiriliyor. Kendinizi geliştirmeye dilinizi geliştirerek başlayabilirsiniz çünkü dil sadece yurt dışında devam etmeniz için değil, bilim hakkında haberdar olmanız için de önemlidir. Birçok bilimsel veri İngilizce olarak bulunur. İngilizce bilmeden bilimin içerisinde olmak neredeyse imkânsız…

Bol bol okuyun. Bioinforange, Evrim Ağacı, Gelecek Bilimde, Bilimfili gibi bilimsel siteleri takip ederek bilimden haberdar olun. Hatta yapabiliyorsanız siz de bu bilim ailelerine katılıp katkıda bulunun. Bunun haricinde popüler bilim kitapları da elinizin altında olsun. Öneri vermem gerekirse Bahri Karaçay- Yaşamın Sırrı DNA, Dawkins-Kör Saatçi, David Lieberman- İnsan Vücudunun Öyküsü, Oliver Sacks – Karısını Şapka Sanan Adam, Frank Vertosick – Neden Canımız Yanar ve Carl Sagan’ın kitapları benim favorilerim arasında.

Derslerinize giren eğitmenlerle aranızı iyi tutmak sizi her zaman bir adım öne taşır. Kendinizi tanıtıp laboratuvarlarına gözlem yapmak amacıyla giderek  onların çalışmalarına dahil olabilirsiniz. Hatta lisanstayken bir Tübitak lisans projesi verebilirseniz sizin için harika olur. Erken dönemlerde bilime dahil olmak hem daha iyi bir araştırmacı olabilmeniz için daha fazla şey öğrenmenize yardımcı olacak hem de sizi başvurularınızda bir adım daha öne taşıyacaktır. 

Unutmayın ki arkadaşlarınızdan da çok şey öğrenirsiniz. O yüzden öğrenci kulüplerine katılmanızı öneririm. Hatta bol bol bilimsel kongrelere katılın, oraya gelen konuk konuşmacı hocalarla tanışın. Kimden yardım geleceğini asla bilemezsiniz, özellikle staj ayarlamak konusunda yurt dışından gelen misafir konuşmacılardan güzel yardımlar alabilirsiniz.

Erasmus’a gidebilme imkanınız varsa mutlaka gitmenizi öneririm. Hem kültürel açıdan size katkısı olacaktır hem de yurt dışı deneyimi her zaman önemli. Erasmus’tan önce yanında çalışmak istediğiniz eğitmenlere, laboratuvar yöneticilerine mail atmanızı öneririm. Bu şekilde hem siz kendinizi tanıtmış olursunuz hem de gitmek istediğiniz labı daha yakından tanıma fırsatınız olur. Özellikle yaz döneminde bireysel olarak gideceğiniz stajlar için ise en geç aralık ayında maillerinizi atmış, gideceğiniz laboratuvarla anlaşmış olmanızı öneririm. Bürokratik işler biraz zaman alabiliyor o yüzden ne kadar erken davranırsanız o kadar iyi olur. Mail atarken de çoğu zaman mail attığınız kişilerin size olumsuz olarak bile dönmediğini göreceksiniz. Çok normal, asla canınızı sıkmayın. Böyle durumlarda yapabileceğiniz şeyler mailinizi olabildiğince kısa tutmak, detaylı bir CV atmak ve cevap gelmemesi durumunda mailinizi bir-iki hafta arayla tekrar göndermek… 

Not ortalamanızı yüksek tutmaya çalışın. Başarınızın tek kriteri değil ama burs bulmanız için çok önemli. Özellikle yurt dışı doktora başvurularında bazı okullar için not ortalaması bir eleme sebebi olabiliyor. Not ortalamanız düşükse de deneyimleriniz ve referanslarınız değerlendirilebilir. O yüzden iyi bir not ortalamanız olmasa bile hâlâ şansınız olabilir diye düşünüyorum.

Deneyimlerinizi arttırmak için de staj yapmaya özen göstermenizi öneririm. Stajların bizim alanımızdaki önemi, teknik görmek/öğrenmek, laboratuvardaki el becerilerinizi geliştirebilmektir. Bunu derslerinize giren eğitmenlerinizin laboratuvarlarında bulunarak da yapabilirsiniz. 

Ancak her şeyden önemlisi okuduğunuz bölümden, arkadaşlıklarınızdan ve hayatınızdan keyif almayı unutmayın. Akademik başarılarınız kadar sosyal yaşantınız da hem hayatınızı kaliteli bir şekilde yaşayabilmeniz hem de bir yerlerden kabul almanız için önemli. Önünüzde uzun yıllar var. Bu sene olmazsa seneye olur, canınızı sıkmayın. Bir sene sonra istediğiniz şeye tekrar başvurmak istediğiniz zaman, geçen seneye göre daha donanımlı olacaksınız. Bir şeyi yaşım çok ilerleyecek diye ertelemekten çekinmeyin. Eğer o hayalinizi gerçekleştirince mutlu olacaksanız, hedeflerinizi gerçekleştirmeden yaşamaktansa hayalleriniz için tekrar deneyerek yaşamak daha keyiflidir diye düşünüyorum.

Bu alanda çalışırken yaşadığınız olumlu/olumsuz deneyimler neler? Nasıl üstesinden geldiniz?

Bilimin içinde olmak, bilinmeyen şeyleri açıklığa kavuşturmak için çalışmak ve bulduğun verileri seninle aynı alanda çalışan bilim insanlarıyla paylaşıp tartışmak inanılmaz keyifli. Bazen bu kadar keyifli bir işte çalıştığıma ve bunun için para kazandığıma gerçekten inanamıyorum. Deney aralarında kendimi “Uff ne güzel çalışıyorum ya harika bir işim var.” derken bulabiliyorum. Bence çok havalı!

Bu mesleği seçerken ana motivasyonum araştırmayı ve yeni şeyleri öğrenmeyi çok sevmekti. Her gün yeni bir bilgi öğreniyorum hatta bazen öğrendiğim bilgilerin doğru olmadığını gösteren yeni bilgiler de öğreniyorum. Aynı zamanda okuduğum makalelerden yola çıkarak oluşturduğum hipotezin deneylerini yapıp, hipotezimin doğru olduğunu görmek bana inanılmaz büyük bir haz veriyor. Nazım Hikmet Yaşamaya Dair şiirinde der ki: “…Kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
İnsanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde...” Yaptığım çalışmalar belki bir gün birinin hayatına dokunur umuduyla, keyifle ve yaptığım işi-hayatı ciddiye alarak alanımda çalışmaya devam ediyorum…

Güzel yanları olduğu kadar bu alanın zorlukları da var. Bazı günler uzun saatler boyunca çalışmak zorunda kalabiliyorsunuz. Saatli deneyiniz varsa istediğiniz zaman bırakıp gidemiyorsunuz. Bir gün sabah 8’de deneye başlayıp gece 11’e kadar çalışmak zorunda kalmıştım. Yorucu olabiliyor.

Ayrıca her zaman düşündüğünüz şekilde deney sonuçları alamıyorsunuz. Haksız olduğunuzu görmek ve olmayacak bir şey için vakit kaybetmiş olmak can sıkıcı olabiliyor. Ama tabii ki bu da bir deneyim. Yapamadıklarınızdan da çok fazla şey öğrenebiliyorsunuz.

Araştırma yapmak, bilimin içinde olmak bazen çok stresli olabiliyor. Belirli bir zaman içerisinde size verilen görevi bitirmek zorunda olmak size büyük bir sorumluluk ve beraberinde anksiyete getiriyor. “Son teslim tarihi” benim korkulu düşmanım o yüzden bir işe başladığımda bana verilen sürenin sonuna gelmeden hatta ortasına doğru her şeyi bitirip sonunda rahatça topladığım verileri değerlendirmeye ve bu verileri yazıya dökmek için daha çok zaman ayırmaya çalışıyorum. Bu yüzden yüksek bir tempo ile başlayıp ortalara doğru duruluyorum ve bu beni inanılmaz yoruyor. Bir süredir çalışma sistemimi değiştirmeye çalışıyorum. Bir haftada beş deney yapıp çok yorulmaktansa üç deney yapıp kendime de vakit ayırmaya çalışıyorum.

Bazen bazı şeyleri anlamıyorum ya da üstesinden gelemiyorum. O an gerçekten canım çok sıkılıyor ve modum anında düşüyor. Kendime biraz dinlenme ve üzüntümü yaşama süresi veriyorum. Ardından güzel bir yemek yiyorum ve problem çözme yollarını arıyorum. Eğer tek başıma üstesinden gelemeyeceksem bana yardım edebilecek insanlarla konuşuyorum, destek alıyorum. Bilimde yalnız ilerlemek çok zor mutlaka desteğe ihtiyacınız var.

Bilimde yalnız ilerlemek çok zor demişken, insanlarla sürekli birlikte çalışmak da zor olabiliyor. Herkesin temposu, çalışma tarzı ve deney protokolleri bir değil o yüzden bazen çatışmalar çıkabiliyor. Aynı zamanda bilim yerinde durmayan bir alan olduğu için herkes her zaman çalışıyor ve siz sadece birkaç gün mola verdiğinizde kendinizi birden yetersiz görmeye başlayabiliyorsunuz. Daha önceki yaptıklarınızı, başarılarınızı görmezden gelerek kendinizi bir sahtekar gibi hissedip, bulunduğunuz pozisyona uygun olmadığınızı düşünmeye başlıyor; yani kısacası birden kendinizi “Imposter Sendromu”nun kucağında bulabiliyorsunuz. Bu alanda kendini başkalarıyla kıyaslamak yapılmaması gereken şeylerden biri. Uzun süredir savaş verdiğim ve yapmaktan kaçınmaya çalıştığım bir şey. Umarım bir gün sadece önüme bakmaya odaklanmayı başarabileceğim.

Mesleğinizi icra ederken karşılaştığınız tepkileri/durumları toplumsal cinsiyet bağlamında nasıl aktarabilirsiniz?

Bilimde kadın olmanın da getirdiği bazı zorluklar var ne yazık ki… Cinsiyetiniz yüzünden dikkate alınmadığınız, daha az para kazandığınız ve bazen proje fırsatlarında geri planda kaldığınız zamanlar olabiliyor. Ben bu gibi durumlarda çözüm yolu bulabilmek için yapılan bu haksızlığın bireysel olarak bana değil kadınlara yapılan ortak bir cinsiyetçilik olduğunu, bende bir sorun olmadığını ve sorunun bu haksızlığı sürdüren insanlardan kaynaklandığına kendimi ikna ederek başlıyorum. 

Kadınlara yapılan bu cinsiyetçilik karşısında ise daha çok çalışarak ya da tepki göstererek üstesinden gelmeye çalışıyorum. Kadın olarak yapabileceklerimizi ve kendimizi kanıtlamaya çalışmak için daha çok çalışmak zorunda kalmamız inanılmaz yorucu, gereksiz ve bizleri yaptığımız işlerden de alıkoyan bir durum aslında. Buna gerek bile duymamamız lazım. Ancak birisi bana kadınım diye zorbalık yapabileceğini düşündüğü zaman sakin bir şekilde bana bu şekilde davranmasının doğru olmadığını açıkladığımda ya da başarılarımı kanıtladığım anda durumun sakinleştiğini gördükçe güçlü kalmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.

Siz başardıkça daha çok değerli oluyorsunuz. Biz kızlar, kadınlar güçlüyüz ve hep birlikte bu cinsiyetçilik zorbalığına karşı gelebiliriz!

Sizin mesleğinizde çalışmak isteyen bir kız çocuğuna ne söylemek istersiniz?

Cinsiyetiniz, yapmak istediğiniz hiçbir şey için engel değildir. Eğitimden ve bilimden asla vazgeçmeyin çünkü bilim kadınlarla güçlüdür. Bize yapamazsın diyenlere yaptıklarımızla ve başarılarımızla cevap vereceğiz! Bilimin içinde olmaya, insanlara kızların ve kadınların gücünü göstermeye devam edeceğiz!

“Bu meslek erkek mesleği” diyenlere asla inanma ve bu insanların seni aşağıya çekmelerine asla izin verme. Kendine inan ve yapabileceklerinin farkında ol. Ne zaman kendini yorgun ve başa çıkamayacakmış gibi hissedersen ben ve diğer kız kardeşlerin her zaman sana destek olmaya hazır. Hayalini kurduğun mesleğe ulaşmanda kocaman başarılar dilerim çiçeğim!

yazı

Merhaba ben Asena! Boğaziçi Üniversitesi Matematik Öğretmenliği Programı son sınıf öğrencisiyim. Şu anda Çapa Fen Lisesi’nde staj yapıyorum. SistersLab’de Görünürlük Çalışmaları ekibinde yer alıyorum. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Hizmet Kulübü üyesiyim. Kulüp olarak insan hakları alanında hak temelli gönüllülük çalışmaları yürütüyoruz. Yapmaktan hoşlandığım diğer aktiviteler arasında biyografik film izlemek ve kitap okumak var. :))

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir